- 25 Nisan 2021
- NextarAdmin
- 0
Eğitim alanlarında kullanılan yeni teknolojik gelişmeler sayesinde hem iletişim hem de etkileşim de arttırılabilmektedir. Bu amaca hizmet eden pek çok artırılmış gerçeklik mevcuttur. Artırılmış gerçekliğin eğitim alanında kullanım yaygınlığı ve sıklığı gün geçtikçe daha da önemsenmektedir. Son dönemlerde eğitim alanında kullanılan artırılmış gerçeklik örneklerinden biri de dünya devi Google tarafından ortaya çıkartılan Google Glass’dır. Bu tür artırılmış gerçeklik uygulamaları Türkiye’de henüz pek sık kullanılmasa da çok yakın bir süreçte hayatımızdaki yerinin yaygınlaşacağını bekliyoruz.
Artırılmış Gerçeklik ve Eğitim
Ne kadar fazla duyu kullanılırsa eğitimin de o denli kuvvetli olacağı araştırmalarla sabitlenmiştir. Bu fikirden yola çıkan Harvard ve Utah Üniversitesi öğrencileri ilk kez 1960’lı yıllarda grafiksel artırılmış gerçeklik üzerine çalışmış ve ilk kez 1970’li yıllarda adından söz ettirmeye başlamıştır. Eğitim alanında kullanılmaya başlanması ise ilk defa 1990 yılında ABD tarafından yapılmıştır. NASA ve ABD’nin Hava Kuvvetleri tarafından 90’da eğitmeye başladığı bireylerde kullandığı artırılmış gerçeklik teknolojisinde öğrenme için sunduğu pek çok olanak eğitimcilerce de kabul görmüştür.
Eğitimde de tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi hem sanal nesneler hem de gerçek ortamlar bir araya getirilmiştir. Böylece karmaşık bilgiler ve kavramların öğretilmesi daha kolay – daha kısa sürede gerçekleştirilmiştir. Bilhassa öğrenciler arasında süre gelen bilginin aktarılması hususunda yüksek başarılar elde ettiren artırılmış gerçeklikle yüz yüze etkileşimin de desteklendiği görülmüştür. Arvanitis, Lave ve Wenger (eğitimciler) tarafından tespit edilen bu olumlu yönlerle birlikte dünya çapında pek çok çalışma gerçekleştirilmiştir.
Artırılmış Gerçekliğin Eğitim Alanındaki Yansımaları
Ünlü istatistikçilerden biri olan William Edwards Deming’in ifadesinden de anlaşıldığı üzere insanlar bilgi arama, bilgi edinme kısacası öğrenme dürtüleriyle birlikte doğmaktadırlar. Bu fikirden yola çıkarak artırılmış gerçekliğin 1960’larda ilk defa ortaya çıkartılması ardından 1970’lerde ilk defa hayata geçirilmesi ve 1990’larda ilk kez kullanılmaya başlanmasıyla birlikte sesler ve görüntüler bir araya getirilerek sanal nesneler – gerçek ortamlar birleştirilmiştir. GPS datalarının da eklendiği artırılmış gerçeklik teknolojisi sayesinde; öğrenci kendini sanal kurgularla donatılmış gerçek ortamın – gerçek zamanında hissedebilmektedir.
Artırılmış Gerçekliğin Eğitim Alanındaki “Hız – Kolaylık Katkısı”
En basit ifadeyle artırılmış gerçeklikle hazırlanan bir Tıp öğrencisi için yapılan uygulama esnasında çok daha hızlı ve kolay erişme – öğrenme imkanı doğmuştur. Örneğin insan kas sistemini detaylı olarak öğrenmesi gereken öğrenci artırılmış gerçekliğe girerek 360 derece döndürülebilen, konular ve alt konulara geçişin saliseler içerisinde bir tek hareketle gerçekleşmesi sayesinde ve elbette ki tüm duyularıyla öğrenme eyiliminde bulunmasıyla çok daha hızlı ve kolay öğrenme süreci geçirebilmektedir.
Artırılmış Gerçekliğin Eğitim Alanındaki Boyutsal Katkısı
Boyutların da kullanıldığı artırılmış gerçeklik sisteminde eğitim alan öğrenciler tüm duyularını kullanarak bilgi edinmektedirler. 3 boyutlu sanal gerçeklik sırasında bilgi aramayla vakit kaybetmemek de çabası. Eğitim müfredatlarının kapsamının tamamına boyutlar arası geçişlerle kısa sürede ulaşılmasını sağlayan, hem sesin hem de görüntünün bir arada sunulduğu artırılmış gerçeklikle öğrencilerin eğitime olan ilgilerinin de arttığı belirlenmiştir.
Artırılmış Gerçekliğin Eğitim Alanındaki Yönlendirmeleri
Artırılmış gerçeklikle eğitim alan öğrencilerin yeteneklerini geliştirmesi yönünde pek çok olumlu artısının bulunduğu da bir gerçektir. Bunun yanı sıra öğrencinin yeteneklerini keşfetmesi, arttırması veya daha farklı alanlara yönelerek kendini bulması da bir diğer özelliğidir. Özetle artırılmış gerçekliğin “eğitime açlık” hissini tetiklediği de bir diğer avantajıdır.
Artırılmış Gerçeklik Öğrenme İsteğini Arttırır
2006 – 2008 yıllarında artırılmış gerçeklikle eğitim veren kurumlarda yer alan öğrencilerde yapılan araştırmaya göre öğrencilerin öğrenme isteğinin arttığı görülmüştür. Geleneksel sınıf ortamlarında yapılan klasik eğitim uygulamalarına nazaran öğrenme arzusunun güçlenmesine sebep olan artırılmış gerçeklik sayesinde doğrudan etkileşimi de tetiklemiştir.